Her kulübün rüyasıdır. Sorunsuz, koşan, neticeyi her an lehine çevirecek futbolcuların sayı olarak fazla olduğu bir profesyonel kadroya sahip olmak.
Yıllar öncesine dönüp baktığımız zaman gerek Avrupa’da gerekse ülkemizde bu düşünceleri hayata geçiren kulüpler olmuştur.
1987–88 sezonunda o zamanki adıyla Türkiye Birinci Ligini Galatasaray ve Beşiktaş’ın arkasından üçüncü sırada bitiren Malatyaspor’u ilk olarak yazmamız lazım.
Yılmaz Vural’ın Teknik direktörlüğünü yaptığı unutulmaz kadroda; Yaşar Duran, Eren Talu, Feridun Özütok, Mustafa Taşar, Zeynal Limoncu, Ceyhun Güray, Levent Numanoğlu, İsmail Akbaşlı, Ünal Karaman, Oktay Çevik, Feyzullah Küçük, Orhan Kapusuz gibi o yıllarda her kulübün takımlarında görmek istedikleri futbolcular bulunuyordu.
Aynı sezonda dört büyükleri mağlup eden ilk Anadolu kulübü olma unvanını kazandığımız bir sezondu.
1990 lı yıllarda ise Beşiktaş’ın üst üste üç yıl Türkiye Birinci Ligi’nde şampiyon olan takımın ilk onbirini o yıllarda taraflı tarafsız herkes rahatlıkla sayabiliyordu.
İngiliz Teknik Direktör Gordon Milne’nin Beşiktaş spor kulübünün en başarılı yıllarını yaşattığı kadroda, Engin İpekoğlu, Zafer Oget, Recep Çetin, Kadir Akbulut, Ulvi Güveneroğlu, Gökhan Keskin, Şenol Fidan, Feyyaz Uçar, Rıza Çalımbay, Zeki Önatlı, Metin Tekin ve Feyyaz Uçar bulunuyordu.
Üç yıl boyunca “ Metin-Ali-Feyyaz” üçlüsü ile muhteşem şampiyonluklara imza atmışlardı.
Üzerinden onca yıl geçmesine rağmen efsane kadro hala konuşulmaya devam ediyor.
İngiliz Teknik Direktör Gordon Milne’nin kazanılan şampiyonluklardaki soğukkanlı duruşu da akıllarda kaldı.
Efsane Başkan Süleyman Seba şampiyonluklar kadar tesisleşme konusunda yaptıkları ile de unutulmaz arasına girmişti. Malatyaspor’un ve Beşiktaş’ın muhteşem kadroları o yıllarda görevde bulunan yönetim kurullarının yaptıkları olumlu düşüncelerinin hayata geçirilmesi ile gerçekleşmişti.
Günümüzde sadece iyi bir takım yaratmak o kadar kolay bir şey değil.
Alt yapısı her zaman hazır tutan kulüpler bu anlamda diğer kulüplere göre biraz daha avantajlı durumdalar.
Futbolcu bonservislerinin yüksek rakamlara ulaşması, kulüpleri değişik arayışlara yöneltiyor.
Kendi kulübünde bulunan genç futbolcuları pilot takımlara veya başka kulüplere kiralayarak sezon içindeki değişimlerini takıp ediyorlar.
Liglerimizde bazı kulüplerin pilot takımları bulunuyor.
Beylerbeyi Galatasaray’ın, 1908 Anadolu Hisarı takımı da Sivasspor’un pilot takımı olarak liglerde mücadele ettikleri sezonları biliyoruz.
Yapılan bu uygulama ile kendi kulüplerinde kadroya girme sıkıntısı yaşayan veya daha iyi konuma gelmesini istedikleri, futbolcuları pilot takımlara göndererek o futbolcunun hem maç eksikliği yaşamaması hemde daha iyi konuma gelmesi için yapılan uygulamanın geçmişte başarılı olduğunu biliyoruz.
Profesyonel takımların artık iyi veya kötü bir alt yapıları var.
Yıllar önce Süper ligde “ PAF Takım “ diğer profesyonel liglerde de “ Süper Genç” takım olarak adlandırılan kategoriler artık günümüzde” Akademi Ligleri” adı altında kulüplere ve doğal olarak Türk futboluna katkı açık bir şekilde belli oluyor.
Bu futbolculara kendi kulüpleri tarafından gerekli imkânlar sağlandığı zaman maddi ve manevi anlamda çok büyük katkılar yapacaklarını kulüpler çok iyi biliyor.
Yapılacak tek şey genç futbolcuların beslenme-eğitim ve antrenman imkanlarının sağlanması…
Günümüzde futbol artık alt yapıya verilen değerle zirve yapmaya başladı.
Yıllar önce Avrupa kulüpleri başta Afrika kıtası ülkeleri olmak üzere diğer ülkelerin genç futbolcularını Avrupa’ya getirerek maddi ve manevi anlamda büyük kazançlar sağladılar.
Barcelona, Bayern Münih, Arsenal, Ajax, Manchester United gibi Avrupa’nın başarılı kulüpleri günümüzde bu özelliklerini daha üst seviyelere taşımayı başardılar.
Ülkemizde yetenekli genç futbolcuların sayı olarak fazla olduklarını biliyoruz.
Bu gençlere sahip çıkıldığı zaman maddi ve manevi anlamda meydana çıkacak tablo herkesi mutlu edecek.
Bunun gerçekleşmesi halinde, yıllardan beri süregelen yanlış transferler ve yanlış harcamalar büyük ölçüde ortadan kalkacak.
Günümüzde kulüpler yazımızın başlığında olduğu gibi iyi bir takım yaratmak ve bunu yıllarca ileriye taşımak adına bazı yaptırımları hayata geçirmek için kendi imkanları doğrultusunda bazı şeyler ortaya koyuyorlar.
İyi futbolcuları bir araya getirmekle eş değer başarının artık günümüzde artık müzice gibi adlandırıldığı konumların aksine sistem ve bu sisteme uygun takım profilini bir araya getirip başarıyı yakalamanın daha doğru olduğunu düşünen kulüplerin sayısında büyük artış var.
Bu sistemde sağlıklı bir alt yapı ve kulüplerin “ Ar-Ge” gruplarını sağlıklı bir şekilde oluşturmaları ve imkanları sunmanın büyük katkısı var.
Günümüzde alt yapı modelleri artık profesyonel statü gibi işlemeye başladı.
Genç futbolcuların bulunup onlara gerekli imkanları sunma ve ideal futbolcu profilline uygun saha içi ve dişi eğitimleri büyük önem taşıyor.
Profesyonel yapının ikinci versiyonu olan alt yapılar kendilerine verilen imkanlar doğrultusunda çok iyi şeyler ortaya koyuyorlar.
Akademi ligleri kulüpler için büyük önem taşıyor.
Genel kurullarını yapan kulüplerin başındaki yöneticilerin ilk gün demeçlerinde orta çıkan ana fikir
“ İyi bir kulüp olmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız” dilekleri genelde sözde kalıyordu.
Fakat son yıllarda artan maliyetler karşısında kulüpler mali portrenin kendilerine avantaj sağlaması için gerekli çalışmaları artık daha gerçekçi şekilde yapmaya başladılar.
Bunun için yaptıkları ilk iş sağlıklı bir alt yapı, dengeli bir bütçe ve saha içinde ve dışında sağlanacak olan istikrara yönelik girişimlerde bulunmak…
Bunu hayata geçiren kulüpler bugün yaptıkları doğru işlerin kendilerine verdiği hazzı doyasıya yaşamaya devam ediyorlar.
Bu kuralları hayata geçiremeyen kulüpler ise Türk futbolunun “ Bir Zamanlar” köşesinin konuları arasında yer almaya devam ediyorlar.